İKÇÜ-MUIS Türkoloji Araştırmaları Enstitüsünün Büyük Keşfi
Türk ve Moğol bilim insanları tarafından, Van’ın Çaldıran ilçesinde 1260’lı yıllarda Moğol İlhanlı Devleti hükümdarı Hülâgû Han’ın inşa ettiği düşünülen yazlık saray ve şehir kalıntılarını bulmak için başlatılan yüzey araştırması ilk meyvelerini vermeye başladı. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi Prof. Dr. Şaban Doğan’ın koordinasyonunda ve Türk İslam Arkeolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ersel Çağlıtütüncigil başkanlığında Moğolistan Devlet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve İKÇÜ – MUIS Türkoloji Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Dr. Ankhbayar Danuu liderliğinde tarihçi, arkeolog, Sinolog ve Türkolog başta olmak üzere Türk ve Moğolistanlı bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından Van ve çevresinde yürütülen Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi kapsamında yapılan çalışmalarda Van, Aladağ bölgesinde Anadolu’da ilk kez İlhanlı-Moğol (13-14. Yy) geleneğine dair izler içeren kalıntılara ulaşıldı.
İKÇÜ-MUIS Türkoloji Araştırmaları Enstitüsü ekibi, Moğolistan arkeoloji tarihinde ilk kez resmi izinle, yurtdışında arkeolojik saha araştırmalarını gerçekleştirdi. İlk bulgulara göre, alanın tarihî kaynaklarda da sözü edilen İlhanlıların yazlık merkezi olduğu belirtildi. Ön araştırma sonuçlarına göre kalıntıların yapay bir göl ve saray yapılarından oluştuğu ve toplam 1200x1200 m ölçülerinde bir saray kenti olduğu belirlendi. Böylece Aladağ, Moğol İmparatorluğu'nun adıyla anılan 4. saray şehri olmuştur.
Kaynaklar, Hülâgû Han'ın 1252'de Moğolistan'dan ayrılarak İran'ı ele geçirdiğini ve Suriye savaşına giderken 1259'da "Aladağ" adı verilen dağın yanından geçtiğini belirtmektedir. Ayrıca Hülâgû Han’ın, 1261-1265 yılları arasında sarayın inşasını emrettiği belirtilmektedir. Sarayın inşası sırasında para sıkıntısı olduğu için ek vergiler toplandığı, çok çalışmaktan dolayı birçok insan ve hayvanın telef olduğu da söylenmektedir.
Projede görev alan Türk ve Moğol araştırmacıları kutluyor; her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Böylesi önemli bir keşfin yapılmasında desteklerini esirgemeyen, verdikleri resmî izinle yolumuzu açan Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne de şükranlarımı sunuyoruz. Sarayın kalıntılarının daha fazla kazılması, Türkiye ve Moğolistan hükümetlerinin işbirliğini ve uzun yıllar süren sıkı çalışmayı gerektiriyor.